İznik Bisiklet Turu - 1.Bölüm
14 Haziran 2010 Pazartesi by Arif Bayırlı
Bisikletle uzun tura çıkmayalı baya bir oluyor. En son Yalova'da şelaleleri ziyaret etmiştim, ardından ufak çaplı günü birlik şehir içi gezileriyle idare ediyordum taa ki finaller bitene ve yaz turları için sezonu açma fırsatı yakalayana dek. Bu haftasonuki hedefim İznik'ti. Gölü ve tarihi ile meşhur İznik...
Bu sefer yanımda bir arkadaşım daha var. Tur öncesi internetten biraz araştırma yaparak nerden gidilir, nasıl gidilir, ne yenir gibi konuları açıklığa kavuşturup Pazar sabahı 6:30'da ayakta bulduk kendimizi. Tur heybesindeki son eksikleri giderip bizi Orhangazi'ye götürecek otobüsün servisine doğru yola çıktık. Rotamız Bursa-Orhangazi'den başlıyor. İznik gölü, İznik ile Orhangazi arasında uzanıyor; bizim de amacımız tur esnasında gölü tam olarak turlamak. Gölün her iki tarafında da zaman zaman kıyıdan giden yol mevcut. İlk gün Gemlik tarafındaki yoldan girip gölün alt tarafındaki yoldan İznik'e varmayı, İznik'te bir gece kalarak dönüşte de üstteki yoldan Orhangazi'ye dönmeyi planlıyoruız.
Orhangazi'ye kadar otobüs ile gitmeyi planlıyoruz. Kaldığımız yere en yakın, servisli firma Metro olduğu için onu terci ettik. Sabah 7 servisi ile gittiğimizden bir iki kişi dışında servis bomboş, biz de bisikletlerin ön tekerleklerini çıkarıp arka bagaja yerleştiriyoruz. Sırada bisikletleri otobüse koymak var, anlayışlı bir muavinle karşılaşırız diye de bir taraftan dua ediyoruz :)
8:45'de otobüs geliyor ve bisikletleri yüklüyoruz. Otobüs biraz geç geldiğinden muavin arkadaş biraz acele ediyor ve ilk bisikleti aldığı gibi bagaja fırlatıyor, "Dur birader, napıyosun?" demeden ikinciyi de kavrıyor ve müdehale ediyorum. Bagaja kendim girip bisikletleri hemen bagaj demirlerinin yanına sabitleyip elimdeki bagaj lastikleri ile tekerlekleri de yanına bağlıyorum. Arkamdan muavin ve diğerlerinin mırıldandığını duyuyorum "... yolcu otobüsü bu, bisikletin ne işi var..." Duymamazlıktan gelip bisikletlerin güvenli bir şekilde durduğuna emin oluyorum ve otobüse atlıyorum.. Üç saatlik yolculuğumuz başlıyor...
Orhangazi'ye 12 civarı iniyoruz ve şehir merkezinde yemek için mekan aramaya başlıyoruz. Şehir meydanına doğru giderken arkadaş ara sokakta güzel bir mekan gördüğünü söylüyor ve oraya doğru yöneliyoruz. Bisikletleri kapı önüne çekerken igliyi de üzerimize çekmeye başlıyoruz. Nerden geliyorsunuz, nereye gidiyorsunuz sorularına cevap verince bu sıcakta İznik'e gitmeyi gözümüzün nasıl kestiğini soruyorlar :) Garsonlar ve mekan işletmecileri bizi güler yüzle, çok sıcak bir şekilde karşılıyorlar. Birazdan orada birşeyler yiyeceğimizden değil, gerçekten samimi bir ilgi var. Garson arkadaşın önerisine güvenip birer porsiyon sucuk kızartma söylüyoruz ve tur öncesi yakıt tanklarını dolduruyoruz. Bu arada mekanın ismi Sezgin Izgara, Orhangazi'ye giderseniz uğramadan geçmeyin; hemen şehir merkezinde...
Yemek olayını halledip sularımızı da doldurduktan sonra yola çıkıyoruz. 30 derecenin üstünde sıcağa rağmen sele üstünde olmak iyi hissettiriyor ve İzmir yolunda Gemlik'e doğru emniyet şeridinden pedal basıyoruz. Yol dümdüz uzanıyor. Şehirlerarası yol olması sebebiyle bayağı bir yoğun, özellikle kamyon ve tırlar yanımızdan geçerken biraz problem yaratıyorlar. 8 km sürüşün ardından İznik-Adapazarı ayrımını uzaktan görüyoruz ve ben önde arkadaşım arkada rampa aşağı sürmmeye başlıyoruz. Tam ayrıma gelmişken arkama bakıyorum ve arkadaş elinde bisikletle yavaş yavaş aşağı iniyor. Başından beri olmasından korktuğumuz başımıza gelmiş, arka lastik patlamıştı. İşin kötüsü yanımıza yedek iç lastik almayı da unutmuştuk. Hemen yan tarafa çekip yama işine giriştik fakat iç lastikten çıkan çiviyi görünce verebileceği hasarı sadece tahmin edebiliyorduk. Görebildiğimiz kadarıyla üç yerde patlak vardı. Yamaları yapıp şişirdik fakat gene inmeye devam ediyordu. Yol kenarındakiler de durumumuzu görünce yakında lastikçi olduğunu söyleyip bizi oraya yönlendirdiler. 100 m yakındaki lastikçiyi bulup bir de orda su leğeninde test edip tekrar yamadık ve inşallah bu sefer olmuştur deyip yola çıktık. Saat 15:00 olmuştu bile...
Şehirler arası trafikten kurtulduğumuza sevinip basıyoruz pedallara. Lastik mevzusu biraz canımızı sıkıyor ama önümüzde uzanan sağ tarafı yüksek dağlar, sol tarafı ise göl manzaralı yol bizi telkin etmeye yetiyor... Derken arkadaşın arka lastiğin tekrar indiğini keşfediyoruz :/ Yanımıza iç lastik almadığımıza defalarca küfredip ara ara lastiğe hava basarak yol almaya devam ediyoruz.
Yollar manzara olarak harika fakat çok dar. İki şeritli yol ve emniyet şeridi yok. Yandan geçenler ancak sizi sollayarak geçiyorlar ve milletimiz kural tanımadığından virajlarda sizi sollamaya giriştiklerinde tehlikeli durumlar oluşabiliyor.
Yol ilk başta Gölyaka köyü yakınlarından göle sıfırlanırken ardından biraz içe doğru giriyor ve daha sonra İznik'e 15 km kala sürekli göl kenarından sürülüyor. Gölden uzaklaşsanız bile gölün manzarası sizi hep takip ediyor. Yol devam ederken birçok köyün içinden geçiyor ve meraklı çocuklar tarafından "Hello, Hello" diye karşılanıyoruz :) Köy meydanlarında su-soda takviyesi için durduğumuzda birkaç kişi hemen etrafımıza toplanıyor ve klasik nerden geliyorsunuz, nereye gidiyorsunuz muhabbetleri dönüyor. Siz konuşmasanız bile onlar başlıyorlar anlatmaya zaten, neler yaptıklarını, hikayelerini. Hepsi ayrılırken dikkat etmemizi içtenlikle söylüyorlar ve hayır dua ediyorlar.
Yol devam ediyor ve Narlıca köyü girişinde biraz tırmanmaya başlıyoruz, ilk başta öfleyip püflüyoruz ama karşımızdaki manzarayı görünce herşey unutuluyor.
"Her çıkışın bir inişi vardır" deyip basıyoruz pedallara ve Narlıca çıkışında km saatimizde 65km/sa hız görüdğümüz muhteşem bir iniş yaşıyoruz.
Saat 18:00'e yaklaşırken karanlığa kalmadan İznik'te olmak hem de kalacak yer ayarlamak için biraz hızlanıp kırk beş dakika içinde İznik'e varıyoruz.
İznik tabelasını geçtikten sonra gölü sol tarafımıza alıp şehir merkezine yöneliyoruz. Yolun karındaki tatil köyleri ve yazlıklarla İznik bana klasik sahil kentlerini anımsatıyor fakat biraz ilerlediğimizde şehrin surlarıyla kaşılaşıyoruz, burdan sonrası ise tamamiyle her köşesi tarih kokan bir şehir. Şehir girişinde aşağıda şçektiğimiz fotoğraflar dışından İznik fotoğrafı çekmediğimize hala yanıyoruz ama aşağıdaki üç fotoğraf ile idare etmeye çalışın.
İznik'te kalışımız ve geri dönüşümüz bir sonraki yazının konusu olacak...
Bu sefer yanımda bir arkadaşım daha var. Tur öncesi internetten biraz araştırma yaparak nerden gidilir, nasıl gidilir, ne yenir gibi konuları açıklığa kavuşturup Pazar sabahı 6:30'da ayakta bulduk kendimizi. Tur heybesindeki son eksikleri giderip bizi Orhangazi'ye götürecek otobüsün servisine doğru yola çıktık. Rotamız Bursa-Orhangazi'den başlıyor. İznik gölü, İznik ile Orhangazi arasında uzanıyor; bizim de amacımız tur esnasında gölü tam olarak turlamak. Gölün her iki tarafında da zaman zaman kıyıdan giden yol mevcut. İlk gün Gemlik tarafındaki yoldan girip gölün alt tarafındaki yoldan İznik'e varmayı, İznik'te bir gece kalarak dönüşte de üstteki yoldan Orhangazi'ye dönmeyi planlıyoruız.
Haritanın büyük hali için üzerine ıklayınız. Rotamız kırmızı ile, başlangıç noktası yeşil ok ile işaretlenmiş. Birinci gün gölün güney kıyısındaki yol, ikinci gün ise kuzey kıyısındaki yol takip edildi.
Orhangazi'ye kadar otobüs ile gitmeyi planlıyoruz. Kaldığımız yere en yakın, servisli firma Metro olduğu için onu terci ettik. Sabah 7 servisi ile gittiğimizden bir iki kişi dışında servis bomboş, biz de bisikletlerin ön tekerleklerini çıkarıp arka bagaja yerleştiriyoruz. Sırada bisikletleri otobüse koymak var, anlayışlı bir muavinle karşılaşırız diye de bir taraftan dua ediyoruz :)
8:45'de otobüs geliyor ve bisikletleri yüklüyoruz. Otobüs biraz geç geldiğinden muavin arkadaş biraz acele ediyor ve ilk bisikleti aldığı gibi bagaja fırlatıyor, "Dur birader, napıyosun?" demeden ikinciyi de kavrıyor ve müdehale ediyorum. Bagaja kendim girip bisikletleri hemen bagaj demirlerinin yanına sabitleyip elimdeki bagaj lastikleri ile tekerlekleri de yanına bağlıyorum. Arkamdan muavin ve diğerlerinin mırıldandığını duyuyorum "... yolcu otobüsü bu, bisikletin ne işi var..." Duymamazlıktan gelip bisikletlerin güvenli bir şekilde durduğuna emin oluyorum ve otobüse atlıyorum.. Üç saatlik yolculuğumuz başlıyor...
Orhangazi'ye 12 civarı iniyoruz ve şehir merkezinde yemek için mekan aramaya başlıyoruz. Şehir meydanına doğru giderken arkadaş ara sokakta güzel bir mekan gördüğünü söylüyor ve oraya doğru yöneliyoruz. Bisikletleri kapı önüne çekerken igliyi de üzerimize çekmeye başlıyoruz. Nerden geliyorsunuz, nereye gidiyorsunuz sorularına cevap verince bu sıcakta İznik'e gitmeyi gözümüzün nasıl kestiğini soruyorlar :) Garsonlar ve mekan işletmecileri bizi güler yüzle, çok sıcak bir şekilde karşılıyorlar. Birazdan orada birşeyler yiyeceğimizden değil, gerçekten samimi bir ilgi var. Garson arkadaşın önerisine güvenip birer porsiyon sucuk kızartma söylüyoruz ve tur öncesi yakıt tanklarını dolduruyoruz. Bu arada mekanın ismi Sezgin Izgara, Orhangazi'ye giderseniz uğramadan geçmeyin; hemen şehir merkezinde...
Yemek olayını halledip sularımızı da doldurduktan sonra yola çıkıyoruz. 30 derecenin üstünde sıcağa rağmen sele üstünde olmak iyi hissettiriyor ve İzmir yolunda Gemlik'e doğru emniyet şeridinden pedal basıyoruz. Yol dümdüz uzanıyor. Şehirlerarası yol olması sebebiyle bayağı bir yoğun, özellikle kamyon ve tırlar yanımızdan geçerken biraz problem yaratıyorlar. 8 km sürüşün ardından İznik-Adapazarı ayrımını uzaktan görüyoruz ve ben önde arkadaşım arkada rampa aşağı sürmmeye başlıyoruz. Tam ayrıma gelmişken arkama bakıyorum ve arkadaş elinde bisikletle yavaş yavaş aşağı iniyor. Başından beri olmasından korktuğumuz başımıza gelmiş, arka lastik patlamıştı. İşin kötüsü yanımıza yedek iç lastik almayı da unutmuştuk. Hemen yan tarafa çekip yama işine giriştik fakat iç lastikten çıkan çiviyi görünce verebileceği hasarı sadece tahmin edebiliyorduk. Görebildiğimiz kadarıyla üç yerde patlak vardı. Yamaları yapıp şişirdik fakat gene inmeye devam ediyordu. Yol kenarındakiler de durumumuzu görünce yakında lastikçi olduğunu söyleyip bizi oraya yönlendirdiler. 100 m yakındaki lastikçiyi bulup bir de orda su leğeninde test edip tekrar yamadık ve inşallah bu sefer olmuştur deyip yola çıktık. Saat 15:00 olmuştu bile...
Şehirler arası trafikten kurtulduğumuza sevinip basıyoruz pedallara. Lastik mevzusu biraz canımızı sıkıyor ama önümüzde uzanan sağ tarafı yüksek dağlar, sol tarafı ise göl manzaralı yol bizi telkin etmeye yetiyor... Derken arkadaşın arka lastiğin tekrar indiğini keşfediyoruz :/ Yanımıza iç lastik almadığımıza defalarca küfredip ara ara lastiğe hava basarak yol almaya devam ediyoruz.
Yollar manzara olarak harika fakat çok dar. İki şeritli yol ve emniyet şeridi yok. Yandan geçenler ancak sizi sollayarak geçiyorlar ve milletimiz kural tanımadığından virajlarda sizi sollamaya giriştiklerinde tehlikeli durumlar oluşabiliyor.
Yol ilk başta Gölyaka köyü yakınlarından göle sıfırlanırken ardından biraz içe doğru giriyor ve daha sonra İznik'e 15 km kala sürekli göl kenarından sürülüyor. Gölden uzaklaşsanız bile gölün manzarası sizi hep takip ediyor. Yol devam ederken birçok köyün içinden geçiyor ve meraklı çocuklar tarafından "Hello, Hello" diye karşılanıyoruz :) Köy meydanlarında su-soda takviyesi için durduğumuzda birkaç kişi hemen etrafımıza toplanıyor ve klasik nerden geliyorsunuz, nereye gidiyorsunuz muhabbetleri dönüyor. Siz konuşmasanız bile onlar başlıyorlar anlatmaya zaten, neler yaptıklarını, hikayelerini. Hepsi ayrılırken dikkat etmemizi içtenlikle söylüyorlar ve hayır dua ediyorlar.
Yol devam ediyor ve Narlıca köyü girişinde biraz tırmanmaya başlıyoruz, ilk başta öfleyip püflüyoruz ama karşımızdaki manzarayı görünce herşey unutuluyor.
"Her çıkışın bir inişi vardır" deyip basıyoruz pedallara ve Narlıca çıkışında km saatimizde 65km/sa hız görüdğümüz muhteşem bir iniş yaşıyoruz.
Saat 18:00'e yaklaşırken karanlığa kalmadan İznik'te olmak hem de kalacak yer ayarlamak için biraz hızlanıp kırk beş dakika içinde İznik'e varıyoruz.
İznik tabelasını geçtikten sonra gölü sol tarafımıza alıp şehir merkezine yöneliyoruz. Yolun karındaki tatil köyleri ve yazlıklarla İznik bana klasik sahil kentlerini anımsatıyor fakat biraz ilerlediğimizde şehrin surlarıyla kaşılaşıyoruz, burdan sonrası ise tamamiyle her köşesi tarih kokan bir şehir. Şehir girişinde aşağıda şçektiğimiz fotoğraflar dışından İznik fotoğrafı çekmediğimize hala yanıyoruz ama aşağıdaki üç fotoğraf ile idare etmeye çalışın.
İznik'te kalışımız ve geri dönüşümüz bir sonraki yazının konusu olacak...
Merhaba, bu sene eşimle birlikte 20 jant bisikletlerimizle İznik turu yapmayı düşünüyoruz. Araştırma yaparken bloktaki yazınızı ilgi ile okudum. Bilgi dolu yazınız için teşekkür ederim. İyi günler.
Selçuk Şenkaya