Puncture Kit

Yol bisikletini modifiye ederek mobil bir davul kitine dönüştüren ve şu sıralar Londra sokaklarında çalan David Osborne, diğer bir adıyla Puncture Kit...

Puncture Kit from sound advice on Vimeo.

4 yorum:

    On 25 Mayıs 2010 07:27 Onur dedi ki...

    Bisikleti davul haline getirmek mi? Pek süper bir fikirmiş :)

    Bu arada, uzun zamandır GökGünce'yi takip eden biri olarak bu blogunuzu ilk defa gördüm, bu blog için de bir kez daha "elinize sağlık" demek geldi içimden Arif Bey. Çok güzel bir blog. Zaten yazıyormuşsunuz ama bol bol bisiklet yazmaya devam ederseniz epey yararlanırım gibime geliyor :)

    Sevgiler

     

    Yorum için çok teşekkürler!

    Bu blogu daha yeni yeni oluşturuyorum, biraz oturmasını bekliyorum açıkçası sonra birkaç kanaldan duyurusunu yapmayı planlıyorum :)

    Şu sıralar dönemi bitirme talaşıyla bisiklet turlarını aksattım, Haziran itibariyle daha da bi şenlenecek buraları. Kendi turlarım dışında da özellikle dünyanın çeşitli yerlerinden uzun turcuları ve maceralarını da paylaşmaya çalışıyorum. Benim için asıl ilham verici onlar, umarım okuyanlara da aynı şekilde ilham verir.

     
    On 25 Mayıs 2010 08:32 Onur dedi ki...

    Yahu bir de eklemeden geçemeyeceğim, Rumelikavağı-Rumelifeneri yazısını ve fotoğraflarını görünce -öyle pek de sevmediğim halde- İstanbul'da yaşamadığıma hayıflandım.

    Ankara'da bisiklet süren zavallılar olarak bizim en süper durağımız Atatürk Orman Çiftliği :)

     

    İstanbul'da şehir trafiğinden çıktığınız anda muhteşem bir doğa ve manzara ikilisi başlıyor. Şanslıyım ki şehrin ve "medeniyetin" sınırına yaklaşık bir saatte ulaşıp dışına çıkabiliyorum. Gerek boğaz kıyısında, gerek boğazı aşıp ulaşılan Karadeniz kıyısında o kadar çok yer var ki keşfedilecek. Yollar yemyeşil ve ıssız, bir tarafta da deniz.. Bunları anlatarak damarınıza basıyorum sanırım ama İStanbul'un bu yönünü gerçekten seviyorum :)

    İstanbul'un çevresinin yanında trenle çok kolay ulaşılıp günü birlik ya da bir-iki günlük çadırlı tur yapılacak yerlerin sayısı da çok.. Örneğin Gebze ya da Adapazarı tarafları ya da Yalova... Çok keyifli rotalar çizmek mümkün..

    Ankara'yı bir türlü sevemememin nedeni de malum, denizin olmaması. Bu bir şehrin havasını bütünüyle değiştiriyor bence. Bir de doğası nispeten bozkıra çaldığından şöyle bir iki saat pedal basıp kendini ormanın içinde şırıl şırıl akan derelerin yanında bulamıyorsun..

    Atatürk Orman Çiftliğini kendim gezip görmedim ama bir tek alternatif olarak bu varsa İStanbul'a imrenmemek elde olmasa gerek :)